Metroda Tanıdık Yabancı

"Bazı karşılaşmalar tesadüf değildir. Zaman sadece onları hazırlamak için biraz bekletir."
Yıl 2025, Ocak ayı...

Kendi halinde, sessiz, işinde gücünde bir adam, her zamanki gibi işe gidip geliyordu. Nedeni belirsiz bir şekilde, her seferinde metroya hep aynı kapıdan biniyordu. Bu durum aylarca böyle sürdü.

2025 - İlkbahar

İlkbaharın serin sabahlarıydı. Metroda beklerken, kalbinin ritmi bir an durdu: Karşısında bir kız vardı. Saçları omuzlarına dökülmüş, yanındaki iki arkadaşıyla gülüyor, etrafa ışık saçıyordu. Ertesi gün de aynı kızı gördü, ondan sonraki gün de... Bu, sürekli devam etti.

Henüz tanışmamışlardı ama her karşılaşma içinde küçük bir heyecan yaratıyordu. Zamanla fark etti; bazen günde iki kez, bazen bir kez karşılaşıyorlardı, bazen de birbirlerini günlerce göremiyorlardı. Tesadüf müydü, bilinçli miydi, bilmiyordu. Metroya koşarak yetiştiği, kapıya sıkıştığı anlar... Hepsi içindeki merakı ve heyecanı büyütüyordu.

Biraz zaman geçtikten sonra, kızın ona baktığını ve yanındaki adama bir şeyler söylediğini fark etti. Yanındaki adam da ona bakıp ara sıra sırıtıyordu. Kim olduklarını bilmiyordu; erkek arkadaşı mı, iş arkadaşı mı, yoksa ailesinden biri mi... Belirsizlik, her karşılaşmayı daha özel kılıyordu.

Kasım 2025

İlkbaharda başlayan karşılaşmalar, sonbahara kadar devam ediyordu. Metroya erken bindiğinde de geç bindiğinde de hep karşılaşıyorlardı. Bir gün düşündü: "Acaba kızla tanışsam olur mu?" Her karşılaşmada kafasında aynı soru dönüp duruyordu: "Nasıl adım atacağım?"

Yanındaki çocuk sevgilisi mi, arkadaşı mı, yoksa sadece kardeşi mi? Hepsi için ayrı senaryolar kurdu. Evli olabilir mi, sevgilisi var mı, yoksa tamamen yalnız mı? Günler geçtikçe her ayrıntıyı düşündü: Nerede konuşmalı, ne söylemeli, hangi anda göz teması kurmalı... Parmağındaki yüzüklere baktı. Biri evlilik yüzüğü gibi duruyordu, biri de stres yüzüğüne benziyordu. Ama sonra kendi kendine, "Muhtemelen takı seviyor," diye düşündü.

Acaba Instagram hesabını bulup oradan mı yazsam diye düşündü, sonra ilk adımın yüz yüze konuşarak daha iyi olacağına karar verdi.

Bir gün rüyasında kızla tanıştığını ve reddedildiğini gördü. Artık cesaretini toplama zamanı gelmişti. İlk adımı atmak, konuşmak istiyordu. Tanıştıkları tarihin takvimin en güzel günlerinden biri olmasını istediği için 11.11.2025 günü konuşmayı planladı.

Son durakta indiklerinde kalbini dinledi ve aralarında ufak bir sohbet başladı. Tanışmanın ilk adımları atılmıştı.

"Günaydın, nasılsınız?"

Kız: "İyiyim, siz?"

"Ben de iyiyim. Sürekli karşılaşıyoruz, birbirimizi tanıyor gibiyiz ama tanışmadık," dedi.

Kız: "Evet," dedi hafifçe gülümseyerek. "Adım Hülya."

Kendi adını söyledi, Hülya memnuniyetini ifade etti.

Bir sonraki buluşmalarını özel kılmak için Instagram'da mesajlaşmayı önermek istedi:

"Acaba bir sonraki buluşmamız Instagram DM kutusu olabilir mi?"

Hülya gülümsedi:

"Bunu bir sonraki karşılaşmamızda yapalım, olur mu?"

O da kabul etti ve ayrıldılar.

O gün iş yerine geçtiğinde düşündü: Acaba kız beni ufaktan ret mi etti, yoksa tanışmak için zaman mı istedi? Gün içinde sürekli bunu düşündü. İsminin anlamına baktı ve 'hayal', 'rüya' anlamlarına geldiğini öğrendi. Tıpkı isminin anlamı gibi hayalinde de o vardı, çünkü tanışmak için hayal kuruyordu. Rüyasında da görmüştü onu.

3 Gün Sonra, Cuma

Sabah saatlerinde kız yalnız olduğu için yine son durakta konuşacaktı. Ancak metroya bindiğinde yanında arkadaşının olduğunu görünce konuşmaktan vazgeçti. Belki de kız tanıştıklarını kimseye bahsetmemişti. "En iyisi konuşmayım," diye düşündü.

Akşam iş çıkışında, kız yalnız olursa bir kez daha konuşacaktı. Konuşma fırsatı olmazsa, kızın "Bunu bir sonraki karşılaşmada yapalım" dediği için bir hafta sonra yeniden deneyecekti. Ama erkenden konuşmak istiyordu.

Metroya yetişmek için son anda kapıya koştu ve işte yine kızla karşılaşmışlardı. İçinden "Bu hafta da olmadı. Haftaya Salı günü ne zaman gelecek? Haftasonu nasıl geçecek? Ya da Instagram hesabını bulup yazayım mı?" diye düşündü. Sonra kızın kendi isteğiyle hesabını vermesi daha doğru olacağını düşündü.

Telefona bakarken aniden karşısında kızı gördü. "İyi akşamlar, nasılsınız?" diye ufak bir sohbet başladı ve kız Instagram hesabını gösterdi. O an heyecandan kullanıcı adını tam görememişti ama kendi hesabını da kıza gösterdi. Kız yeniden arkadaşlarının yanına gitti.

Eve gittiğinde mesajlaşmaya başladılar. Böylece ilk gerçek iletişim kurulmuş oldu.

Mesajlaşmalar ilerledikçe, bakışlarının ve sırıtışlarının sebebini sordu. Hülya, hep siyah giyindiği için dikkatlerini çektiğini söyledi. Birbirlerini tanımak için sorular soruyorlardı.

"Haftasonu nasıl geçecek?" demişti ya içinden, işte hafta sonu mesajlaşarak daha güzel bir hale dönüşmüştü. Bunda da kızın ona attığı adıma karşılık vererek güzel geçmişti. Tıpkı bunda ve her şeyde olduğu gibi, kadın eli değdiği tüm işlere mutluluk, güzellik ve anlam kattığına bir kez daha inanmıştı.

Artık metrodaki tesadüfi karşılaşmalar, anlaşarak yapılan buluşmalara dönüşüyordu.

Metroda başlayan küçük bakışlar ve sırıtışlar, yavaş yavaş bir hikâyeye dönüşüyordu. Her tesadüf, her bakış ve her küçük an, iki yabancıyı birbirine yakınlaştıran bir köprü olmuştu.

Ve artık bu köprüyü açan şey, zaman değil, cesaretti.

Henüz tanışmanın ilk zamanları olduğu için pek anıları yoktu ama ilerleyen zamanlarda kim bilir? Belki ortak şarkıları, en çok sevdiği yemekler, hobileri, fobileri olacak; belki de hepsini yavaş yavaş öğreneceklerdi.